forum
=> Daha kayıt olmadın mı?Forum
Forum - Genel bakış
=> Daha kayıt olmadın mı?
Saygıdeğer forum üyelerimiz, |
Hazırlamış olduğunuz dokümanları burada paylaşabilir, diğer üyelerimizle bilgi paylaşımında bulunabilirsiniz. İsterseniz forumumuza doküman ekleyebilirsiniz. Sizlerin hazırlamış olduğu çalışmalar diğer öğretmenlerimize ulaştıkça, bilgiler katlanarak artacaktır. Unutmayalım ki, bilgi paylaştıkça artar. Paylaşmayı seven bütün öğretmenlerimizin çalışmalarını bekliyoruz.
|
forum - Neden Yumurtlamıyoruz?
Burdasın: forum => Genel-Bilim => Neden Yumurtlamıyoruz? |
|
haberiz (Ziyaretçi) |
Neden Yumurtlamıyoruz? Kuşlar, yumurtalarını yuvalarına bırakır ve sonra onlar üzerinde kuluçkaya yatarlar. Memelilerse, yavrularını bedenleri içinde büyütürler, ister inanın, ister inanmayın, bu ayrıcalığımızı bir virüse borçlu olabiliriz. Zamanda geriye doğru gittiğinizi ve annenizin dölyatağında el ve ayak parmaklarınızın oluşmaya başladığı bir döneme döndüğünüzü hayal edin. Etrafınıza şöyle bir baktığınızda gördüğünüz şeylerden korkabilirdiniz. Siz orada dış dünyanın binbir kirinden korunduğunuzu düşünürken bir iribaşı andıran vücudunuz etrafında AİDS virüsünü andıran çirkin suratlı virüslerin dans ettiğini görürdünüz. Hücrelerinizden milyarlarcası, başkaldırmış gibi, durmadan bu asalakları sentezleyip dışarı pompalarlardı. Plasenta içine bir bakınca korkunuz daha da artardı. Plasentanın içinde virüslerin kaynaştığını ve bu minik askerlerden oluşmuş alayların çevrelerini istila ettiklerini görürdünüz. Böyle bir enfeksiyondan nasıl olup da sağ kurtulduğunuza herhalde şaşıp kalırdınız. Oysa herhangi bir embriyolog, size bunun bir hastalık değil, her gebelikte görülen normal bir durum olduğunu açıklardı. Bu HIV (AİDS virüsü ![]() ERV'ler her memelinin DNA'sınca kodlanırlar. ERV'ler milyonlarca yıl önce memeli hücrelerini istila ettiler ve bu çevre o kadar hoşlarına gitti ki kalmaya karar verdiler. Daha da şaşırtıcı olan nokta şudur: Bazı araştırıcılara göre ERV'ler memelilerin evriminde ve özellikle bu evrimin en önemli aşaması olan canlı yavru doğurulmasında, rol oynamışlardır. ERV'lerin memelilere özgü bir organ olan plasentanın oluşmasında ve dölütün hastalık mikroplarından ve annenin bağışıklık sisteminden korunmasında rol oynadıkları düşünülüyor. Her ne kadar araştırmacıların bazıları kabul etmiyorsa da diğer araştırmacılara göre ERV'ler olmasaydı kadınlar halâ yumurtluyor olacaklardı. Yavrularınızı yumurta yerine vücudunuzun içinde olgunlaştırmanızın üstünlüğü, memelilerin Yeryüzü'ndeki baş döndürücü başarısından bellidir. Memeliler kutuplardan tropiklere, denizde ve havada her ekolojik yuvayı işgal etmiş bulunuyor. Bir grup memeli, yarasalar, havayı seçmiş. Keseli memeliler (kanguru vb.) yavrularını karınlarının önündeki bir kese içinde büyütüyorlar. Ördek gagalı platipus ve dikenli karıncayiyen, memeli olmalarına rağmen yumurtluyorlar. Fakat memelilerin hemen hepsi gelişmesini tamamlamış canlı yavru doğuruyor. Evrim sırasında memelilerin kuşlara, sürüngenlere ve balıklara üstünlüğünü iki öğe sağladı: canlı yavru doğurmak ve sıcak kanlı oluş. Böylece dinozorların yokoluşundan doğan ekolojik boşluğu memeliler doldurdu. Bir yumurta yerine dölyatağı içinde büyüyen memeli yavrusu şu bakımlardan üstündür: Her memeli yavrusunun, diğer sınıflara göre büyük olan beyni bol enerji ve oksijen ister ve yavru o oranda fazla atık oluşturur; annenin kan dolaşımı yavrunun bütün bu gereksinimlerini, yumurtadan çok daha iyi karşılar. Dölyatağı içindeki dölütün büyük sorunlarından biri, annenin bağışıklık sisteminin dölütü reddetmeye (öldürmeye) çalışmasıdır. Bu nasıl olabilir diyeceksiniz belki. Çok basit: Dölütün kromozomlarının yarısı anadan, yarısı da babadan gelir; annenin bağışıklık sistemi doğal olarak dölüte babadan geçmiş antijenleri yabancı ilan eder, onlarla savaşır ve onları yoketmeye uğraşır. Plasenta, anneye yarı yarıya yabancı oluşu yetmiyormuş gibi, dölyatağı çeperini bir tümör gibi istila eder ve hatta anne vücudunun uzak noktalarına genetik açıdan yabancı hücrelerden oluşmuş kümeler gönderir. Ne harika bir doğa olayıdır ki yine de dölüt, bu kendisine yarı yarıya düşman çevre içerisinde hayatta kalmayı başarır. | |||
v0aqD0Xg24 (Ziyaretçi) |
It's such a shame that we can't use two-strokes any more. I mean, we can, but it just doesn't feel right in this day and age. At least to me. I had a 50 cc Kreidler Van Veen crosser when I was 11 and I still miss that ring-a-ding sound. Not to montaien my RD125...I wish someone would invent some sort of device that would cut down on the emissions and smoke from two strokes. A Kwak Mach III street tracker would be wicked. Green tank, nickel plated frame, spoked wheels...BTW: I love the Swedish Kawasaki two-stroke clubs' motto: "Power without control is .... Interesting."/D | |||
SJFwJwA0Lqp (Ziyaretçi) |
You are correct of course but this test is for all the people who think they will make it into Heaven on a scale of &#son0;g2od2es8”. The test just illustrates what would qualify a person as being good enough in Gods eyes to get into Heaven according to His standard. You must be perfect in thoughts, words and deeds from birth to death with zero flaws. It is an impossible standard to meet on a scale of “goodness” and that is the whole point. Without Jesus, there is NO HOPE for salvation at all for any human. |
Cevapla:
Bütün konular: 649
Bütün postalar: 2693
Bütün kullanıcılar: 469
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse

Bu zamana kadar 44 ziyaretçi (239 klik) buradaydı.