forum
=> Daha kayıt olmadın mı?Forum
Forum - Genel bakış
=> Daha kayıt olmadın mı?
Saygıdeğer forum üyelerimiz, |
Hazırlamış olduğunuz dokümanları burada paylaşabilir, diğer üyelerimizle bilgi paylaşımında bulunabilirsiniz. İsterseniz forumumuza doküman ekleyebilirsiniz. Sizlerin hazırlamış olduğu çalışmalar diğer öğretmenlerimize ulaştıkça, bilgiler katlanarak artacaktır. Unutmayalım ki, bilgi paylaştıkça artar. Paylaşmayı seven bütün öğretmenlerimizin çalışmalarını bekliyoruz.
|
forum - Albert Camus Kimdir?
Burdasın: forum => Bilim-Adamlari => Albert Camus Kimdir? |
|
haberiz (Ziyaretçi) |
20. yüzyılın en güçlü Fransız yazarlarından biri olan Albert Camus, 1913’te Cezayir’in Mondovi kasabasında doğdu. Babası bir Cezayir Fransız`ı, annesi ise İspanyol`du ve yoksul bir ailelerdi. 1914`te Birinci Dünya Savaşı sırasında babasını kaybetti. Annesi evlerde hizmetçilik yaparak oğlunu okutmaya çalıştı. Ancak Camus, daha bağımsız bir hayat sürebilmek için evinden ayrıldı. 1923`te liseye ardından Cezayir Üniversitesi`ne kabul edildi. Bu sırada sağlık durumu bozuldu, 1930`da vereme yakalandı. Üniversite takımı için kalecilik yapan Camus hastalıktan dolayı futbolu bıraktı. Çeşitli işlerde çalışmaya başladı, felsefe eğitimini 1936 yılında tamamlayabildi. 1934`de Fransız Komünist Partisi`ne katıldı, bu katılım Marksist-Leninist doktorini desteklemekten ziyade İspanya`daki politik durumdan (İspanya İç Savaşı ile sonuçlandı kaygı duyduğu içindir. Kendisini Stalinist komünizme yakın bulmaması yüzünden Troçkist suçlamasıyla 1937`de partiden atıldı. 1934`de evlendi, karısı Simone Hie morfin bağımlısıydı, fakat evlilik Simone`nun sadakatsizliğine bağlı olarak son buldu. 1935`de "İşçinin Tiyatrosu"`nu (Théâtre du Travail) kurdu fakat bu tiyatro 1939`da kapandı. Aynı yıl Fransa ordusuna verem hastası olduğundan kabul edilmedi. 1940`da piyanist ve matematikçi Francine Faure ile evlendi. 5 Eylül 1945`te bu evlilikten ikiz çocuğu oldu, Catherine ve Jean Camus. Aynı yıl Paris-Soir dergisi için çalışmaya başladı. Henüz Sahte Savaş olarak adlandırılan İkinci Dünya Savaşı`nın ilk zamanlarında bir pasifist olarak kaldı. Paris`in Alman ordusu tarafından işgaline ve daha sonra, 1941`de, Gabriel Péri`nin idamına tanık olması Almanlar`a karşı onun da başkaldırmasına neden oldu. Bu olaydan sonra Paris-Soir ekibiyle Bordeaux`a gitti, aynı yıl ilk kitapları Yabancı`yı ve Sisifos Söyleni`yi bitirdi. 1942`de Cezayir`in Oran şehrine gitti, ardından Paris`e döndü. Edebiyat kariyeri Camus, savaş zamanında Fransız Direnişi`ne katıldı ve Combat adında bir gazete yayımlaya başladı. Bu grup Nazi`lere karşı çalıştı. 1943`te gazetenin editörü oldu fakat 1947`te Combat ticari bir gazete olunca buradan ayrıldı. Jean-Paul Sartre ile tanışması burada gerçekleşmiştir. Savaştan sonra Boulevard Saint-Germain`deki Sartre ve arkadaşlarının bulunduğu Café de Flore`ye gitmeye başladı. Ayrıca Birleşik Devletler`i Fransız varoluşçuluğu hakkında ders vererek turladı. Sol görüşlere sahip olmasına rağmen, komünizmi ciddi biçimde eleştirmesi ona komünist partilerde arkadaş kazandırmadığı gibi Sartre`den de uzaklaştırdı. 1949`ta tüberkülozunun nüksetmesi sonucu 2 yıl inzivaya çekildi. 1951`de Başkaldıran İnsan`ı (L'Homme révolté yayımladı. Bu kitaptan sonra Fransa`daki birçok sol görüşe sahip arkadaşıyla bozuştu ve Sartre`den bütünüyle ayrıldı. Camus`nün felsefeye olan en büyük katkısı absürt (saçma) düşüncesi olarak kabul edilir, Sisifos Söyleni`de ele aldığı,Veba ve Yabancı gibi eserlerinde çeşitli karakterlerle örneklerini verdiği düşünce. 1950`lerde Camus insan haklarına kendini adadı. 1952`de Birleşmiş Milletler General Franco diktatörlüğündeki İspanya`yı üye olarak kabul edince UNESCO`daki çalışmalarından ayrıldı. 1953`te sert Sovyet metodlarını eleştirebilen ender solculardan biriydi. Aslında pasifist olan Camus, idam cezasına karşı savaşını sürdürdü. İdam Cezasına Karşı Birlik`in kurucusu olan Arthur Koestler`le birlikte yayımladığı makale önemli eserlerinden biridir. Cezayir Kurtuluş Savaşı 1954`te başladığında Albert Camus ahlaki bir ikilem içinde kaldı. Camus, Cezayir doğumlu olduğundan siyah ayak (pied-noir) olarak tanımlanırdı. Savaşta Fransa hükümetini savundu, Kuzey Afrika`da başlayan isyanın aslında Mısır önderliğindeki yeni-Arap emperyalizmi ve batıya saldıran SSCB`nin işi olduğunu düşünüyordu. Böylece Avrupa kuşatılacak ve ABD yalnız kalacaktı (Actuelles III: Chroniques Algeriennes, 1939-195. Cezayir`in özerkliğininden ve hatta federasyon olmasından yanaydı, fakat bütünüyle bağımsızlığını desteklemiyordu. Öte yandan Araplarla birlikte siyah ayaklarında beraber yaşayabileceğini düşünüyordu. Ölüm cezasına çarptırılan Cezayirliler`in kurtulması için de gizlice çalıştı. Ölümü 1955 ve 1956 yıllarında Fransız L'Express dergisinde yazdı. 1957 yılında Nobel Edebiyat Ödülü`nü kazandı, genel yaklaşım bu ödülün bir önceki yıl yayımlanan Düşüş için değil idam cezasına karşı yazdığı Réflexions Sur la Guillotine makalesi için verildiğidir. Stockholm Üniversitesi`nde bir konuşma yaptığı sırada Cezayir konusundaki hareketsizliğini savundu fakat daha sonra da Cezayir`de yaşayan annesinin başına ne geleceği konusunda meraklandığını söyledi. Çelişkili sayılan bu durum Fransız sol entelektüelleri tarafından tepkiyle karşılandı | |||
NXMNcFtO (Ziyaretçi) |
It’s kind of a truism that one should love one’s family, community, country, and so on. But it’s also a truism that this love doesn’t mean blinding yourself when your country does something terribly wrong, or when the wrongness is intertwined with its seianu-derstfndlng. White southerners had this problem with their subculture. The same conflict occurs in Israelis and in you. | |||
wkMgRIVUvqL0 (Ziyaretçi) |
You've really helped me <a href="http://yntexffk.com">unetrsdand</a> the issues. Thanks. |
Cevapla:
Bütün konular: 613
Bütün postalar: 2405
Bütün kullanıcılar: 402
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse
Bu zamana kadar 33 ziyaretçi (68 klik) buradaydı.